Çoğunlukla minimalist fütürist filmlerin ileri teknoloji içeren ve yeri geldiğinde de post apokalips dünyaların ifadelerinde görüyorum soluk beyaz ışık ve grileşmiş dünyayı. Soluk ve sisli olması özellikle önemli ve dikkat çekici oluyor. Metalik cisimler pastel ve mat griye boyanıyorlar. Hem onlara öylece uzun uzun bakmak istiyorum hem de bir yanıyla sanki oranın içinden kurtarılmak istiyorum.
Sanki gri teknolojizmin bizi boğduğu anlatılmak isteniyor. Teknolojist bir geleceğin estetik içeriğinin boğuculuğu mu gösteriliyor? Estetik bir çekicilik sağlarken, kendimizi çirkin içinde bulursak, burada sorun kimde oluyor? Yoksa “sorun” burada bir etken değil mi?
Bir yandan ortaya çıkan kahramanın duygusal yoksunluğu da soluk griliğe bir psikoloji boyutu katıyor. Kahramanlar mı demek lazım? İster bir fotoğrafın öznesi ister filmin gelişimindeki önemli bir öğe.. Duran veya akan görselin donuk duygularına ifade oluyorlar.
Beyaz solukluğun ve donuk griliğin içinde karmaşık şekiller içeren nesnelerin uzakta kalması ve sanki orada sonsuza kadar duracak hissi vermesini ise artık normal karşılıyorum. Bakmasını seviyorum ona.. Bütün bir düzlemin içindeki tek varlık olması acaba umut mu veriyor? Yoksa sadelik güzel hissettirmeye mi çalışıyor?
Yüzleri flu veya düz kalan kahramanların duygularını anlattıkları görüntüler de olabilirler. Geometrik şekilli bir cismin, hem de uzaklarda olmasından dolayı, belirsiz bir insanın parçası olması gerekliliği sanki..
Oraya kendinizi de yerleştirebilirsiniz. Basit bir yalnızlık ifadesi olabilir. Veya kim bilir oraya yerleştirilen kaç tane gerçek dışı yalnız kahraman olmuştur. Gerçek dışı ama sanatsal ifadesi insan olan varlıklar.. İnsanlaşmamış kahramanlara ihtiyacımız var değil mi? Korkutmayan başka yaratılmışlara da.. Veya tamamıyla korkmak istiyoruz ve düzlemin boşluğunun içindeki soluk beyaz ve gri dünyaya bakmaya devam ediyoruz..
Comments