Gece, bir hayal kurdu. Onunla aynı durumda, yalnız kalmaktan bıkmamış diğer insanları düşündü. Her şey böyle başlar diyebilir miyiz? Her şeyin başlangıcının olduğu yerde değil aslında onların hayatları. Onların hayatları değil diğerlerinin merak ettikleri. Bunun bize hayatı anlatmasını bekliyoruz. Hayat bize kendisini ne kadar anlatırsa o kadar biliyoruz. Evet, gece, bir hayal kurdu. Orada kimler vardı?
Neden bu kadar sıkıcı hayalsizlik? İşte onu kendine söyleyebilenleri seslerini duymak istiyordu belki de. Tüm sesleri duymak istiyordu. Sonsuzluktan gelen ve daha sonra sonsuzluğa gidecek olan. Onun da bu yüzden inanılmaya ihtiyacı var. Onun da inanmaya ihtiyacı var.
O gece, hayal edilen de hayal etmekle uğraştı. Zamanını sayarken uğraştı. Hayalin bir uğraş olmasının verdiği tatsızlık onun suçu değildi. O yalnızca bunu keşfetmişti. Keşfedeceği hayallere ihtiyacı vardı. Ve biz asla bilemezdik o hayalleri yaratan ihtiyaçları.
Bir başkası daha hayal etti. Kendine verdiği sözlerle daha iyi hayal kurmayı becereceğini düşünüyordu. Daha ne kadar yol alması gerekiyordu? Bu gece buna cevap verecek kimse yok. Kimsesizlik üzerine hayal kurmak gerekebilir.
Hep başkalarının hayatları üzerinde hayaller. Bunu söylemek kolay ama, zorlaştıran hayalcilerin hayatları. Onların hayallerini de umursayan dünyalar var. Ve kimse gerçek hayallerini açıklamayı istemiyor aslında. Bilinemezlik perdesi arkasında kalan bir oyun.
Mutluluk hayalleri olmazsa olmazdır. Onu düşünmeye bu gece kaç kişi başladı? Bu gece dün nerede bitti? Hayalcileri kandıranların kötülükleri düşüncesizlik getirdi dün gece. Ve ondan önceki gece. Ve hep bir önceki olan geceler.
Zayıf bir istekle hayal edilen gerçekler var. Gerçek, hayalin içinde daha mı güzel oluyor? Tek satırla anlatılan hayaller. Zamanı yavaşlatan kurguların hayalleri. Tek tek saymak ne kadar zor hayatın tümünü. O hayatı kapsayan zamanın her bir anını. Zayıf insan bunu yapamaz mı? Zayıflık eksiklik değil ise.
Birbirlerini anladılar gece geçerken. Karanlık herkes içinken. Ve bıktırıcı bir söylemin içinde hayal yoktu. Bıktırıcılık neden bu kadar sıkıcı. Buna bir cevap arayanlar var. Onlar diğerlerinin farkındalar. Biliyorlar. Kendilerine anlatıyorlar hayatı böylece. Böyle yaşıyorlar biraz. Böyle bir hayatı etraflarına yansıtıyorlar. Kimler orada neler görüyor? Kimler görmek istiyor?
Birbirini takip eden gece hayalcilerinin izleri gökyüzünde okunmaz. Okunamaz. Gökyüzünde kimin yüzü insanlara yansır, bilinemez. Herkesin evreni ve herkesin yıldızları. Ne kadar ötede? Ne kadar kayıplar? Ne kadar yaşamsızlar?
Gündüz hayalcilerine ait bir hayat yok. Onlar kayıplar. Yaşamdan uzak tutulurlar. Onları ancak başka biri hayal ettiğinde canlanırlar. Bu bir haksızlık. Bu iyi değil. Ama bu ne kadar gerçek? Onun cevabı hayallerde yok. Kimse cevap vermek istemiyor. Olmayanın içinde kalmak daha mı güzel?
Bir hayal, kurulmaya daha gücü yokken uykunun sesini duydu. Her zamankine benzer. Her zamanda kaybolmak ise bir mecburiyet. Kimse kimseyi kaybolmuş hayalin içinden çıkaramıyor. Ne kötü.
Comments