top of page

PARLAMENTER SİSTEMİN CUMHURBAŞKANI DA TSK’DAN MI OLACAK?

berkunlu

Son zamanlarda doğal olarak sıkça dile getiriliyor Türkiye’de askeri-bürokratik vesayete karşı güç kazanıldığı. Bunun gerçeği tamamıyla yansıttığından emin değilim. Siyasetin gündeminde olanlara baktığımızda evet, asker ve bürokrasi arzusundaki “bürokratlar”ın eskiye oranla seslerinin çok çıkmadığını veya çıkamadığını anlıyor ve görüyorsunuz. Fakat bu görece sessizlik ve durgunluk Türkiye’nin yine böyle müdahale ve yönetim dönemlerinde olmayacağını göstermiyor. Nasıl 15 Temmuz’dan önce, bundan sonra darbe olmaz – olamaz diyenler yanıldıysa, askeri – bürokratik vesayetin geri gelmeyeceğini – gelemeyeceğini söyleyenler de büyük oranda yanılıyor olabilirler.


Burada beni böyle düşünmeye iten en önemli nokta, muhalefetin bir şekilde kendi adlandırdıkları şekliyle “güçlendirilmiş” parlamenter sisteme dönme istekleri. Üstelik bununla birlikte, parlamenter sistemin bir parçası olarak TSK’nın tamamıyla siyasete hakim olduğu dönemlerin asker kontrollü Cumhurbaşkanlığını istemeleri ve bunu gerçekleştireceklerini açıkça söylemeleri de var. TSK’nın parlamentonun sözünden çıkmasını istemediği dönemlerin en önemli kontrol aygıtlarından biri olan askeri – Atatürkçü cumhurbaşkanlığının tekrardan etkin hale gelmesini istiyorlar. Yani sistemi yine asker kursun ve denetlesin istiyorlar. Bu tip TSK kontrollü cumhurbaşkanlığı bize özgür ifadelerin yer aldığı parlamentoyu mu getirecek? Bana hiç “inandırıcı” gelmiyor.


Bir yandan da muhalefetin, Türkiye’de siyasetin özgürlüğü ile ilgilenmeden siyasal sistemin yönetim şekli üzerinden iktidar kurmayı siyasetlerinin öncülü yapmalarının problemli halini de rahatlıkla görebiliriz. Devletin sınırlandırılması ve bireysel özgürlüklerin alanının genişlemesini dert etmeden, eski vesayetçi -ve doğrudan siyaseti kontrol eden- yapıda yönettikleri gibi bir yapıyı kurmayı istemeleri muhalefettekilerin özgürlükler açısından pozisyonlarını son derece sıkıntılı bir hale getiriyor.


Denilebilir ki bu partiler -eskisi ile yenisi ile- zaten meselelerinin merkezini özgürlükler haline getirmediler. Bu cümleye katılırım. Maalesef muhalefetin yenisi ve eskisi ile özgürlükleri faydacı bir şekilde sadece dönemsel söylemlerin içinde kullandıklarını görebiliyoruz. Düşünmeden edemiyorum. Muhalefette iken bile özgürlüklere bu kadar az ihtiyaç duyanların iktidarı elde ettiklerinde iktidarın doğasından kaynaklanan davranışlar ile özgürlüklerin yanından hiç geçmemeleri büyük bir olasılık değil mi?


TSK’lı paşalarının sivil siyasetçiyi önlerinde hazırola geçireceği bir cumhurbaşkanlığı altında işleyecek siyasetin kazananlarının, emir-komuta zincirinin bir yerinden tutarak neleri elde edeceklerini planlayarak süreklileştirdikleri parlamenter sistem arayışının anlamları üzerine ışık tutulmalı. Parlamento bireysel özgürlükleri genişlettiği, devletin gücünü birey lehine sınırlandırdığında işlevini yerine getirmiş olur. Görünen o ki, bugün muhalefetin bahsettiği ve geri gelmesini arzuladığı parlamentonun, darbeler altında TSK’nın istediklerini anında yerine getiren parlamento olduğunu söylemeye devam etmek gerekiyor.


Türkiye’de parlamentonun anlamı tek parti döneminden, darbeler dönemlerine kadar hangi işlevde olduğunu biliyoruz. TSK’nın oyuncağı misali bir parlamentoyu güçlendirecek bir muhalefetin, zihninin arkasında neleri hazır tuttuğunu tahmin edebiliriz. Bir şekilde özgürlüklere saygı duymaları ve özgürlükleri istemeleri bu kadar zor olmamalı.






Son Yazılar

Hepsini Gör

Zayıf Işık Taneleri

Her günün bir kendi anlayışı oluyor sanki. Her adım ve her zaman buna sürüklüyor. Kaybolmak bilmiyor ve kaybetmenin anlamını asla...

Bir hayal, uykunun sesini duydu

Gece, bir hayal kurdu. Onunla aynı durumda, yalnız kalmaktan bıkmamış diğer insanları düşündü. Her şey böyle başlar diyebilir miyiz? Her...

Comments


bottom of page