Belki de kurguların gerçekliğine inanmaya ihtiyaç duyuyoruz. Onlarca kurgunun içinden çıkardıklarımızla bir bakıma, hayatımızın şekillenmesine yardımcı olmaya çabalıyoruz. Gerçekliğin içinde yaşarken kurguların yardımıyla nefes alıyoruz. Pek çok dünyanın var olmasını hissetmek isterken zihnimizin bize anlattıkları ve beklentileri ile elimizde olan bir adet yaşamın gerçekliklerini boyutlandırmaya çabalıyoruz. Bu bir mecburiyet olarak görülmeyebilir. Belki de görülmemelidir ancak, tek gerçekliğimizi boyutlandırmak ve oradan nefes almak sadece basit bir ihtiyacın da ötesine geçebilir. Film dünyasının boyutları ile burada da kesişiyor olabiliriz. Ekrandakilerin gösterdikleri ve anlattıkları ile zihnimiz, alternatif boyutların olabileceklerini bir bakıma hissetmeye çabalıyor. Güzel olana duyduğumuz ihtiyaç ve yeri geldiğinde sert gerçekçi olabilecek karanlık yerlerin yansımaları en sonunda manaların içinde çözümleniyorlar.
Kendini Yönetmenin ve Yazarın Ellerine Bırakmak
Bir çıkış ihtiyacıdır belki de, farklı zihinlerin boyutlarını bilmeye çabalamak. Tekil dünyamızın somut gerçekçiliğinin içinde yaşamaya zorunlu kılan rasyonel akıl, bir çoklu gerçekliğe doğru evrilmeye çabalıyor olamaz mı? Yoksa rasyonel akıl zaten çoklu gerçeklikler içinde mi var oluyor? Bir yazar ve yönetmek burada devreye giriyor olamaz mı? Hayal dünyalarımızın içine doğru gittikçe kendisini belli eden filmlerin kurguları görsellik ile de birleşince çoklu gerçeklikler doğal olarak ortaya çıkıyor olabilirler. Bir ekrana gözlerimi diktiğimde yönetmen ve yazarın beni olduğum yerden kurtarmalarını da bekliyorum.. Bir direnç göstermeden zihninin derinliklerini onlara açmak.. Hayli masum bir davranış aslında. Gerçekliğin kurgularının masumiyete değer vermeleri bizi iyi hissettirmiyor mu?
Yönetmen ve Yazar İzleyiciyi Öğreniyor
Bir karşılıklı etkileşim mevcut. İzleyiciler sadece edilgen bir şekilde durmuyor. Süreçlerin birer parçası da oluyorlar. Yazar, dünyalarını kurgularken izleyicilerin zihinlerinden de faydalanıyor. Zihinlerini okumaktan teker teker gerçeklikler çıkarıyor. Dünyanın sabitleri ile sıkışmış insana yardım ederken aynı zamanda ondan büyük bir yardım da alıyor. İzleyici ortaya yorumlarını çıkarırken, eserin yazarın elinden artık uzaklaşmış olan gelişimine ve farklılaşmasına olanak da tanıyor. İki ışık kaynağı bir yerde çarpışıyorlar. Ortaya çıkan yeni formun estetik değeri yaşama boyut katarken mana dünyalarını da derinleştiriyor. İnsan olduğu yerde kalmıyorsa, bu durumu nereye koyabiliriz?
Objektif Gerçeklik ile Sanat Kesişmiyor mu?
Bir tanımı da sanatın; gerçekliği yeniden yaratmaktır. Bu bir ilham kaynağıdır aynı zamanda. Tamamen öznel bir yorum olarak, bana bu ciddi şekilde mutluluk da veriyor. Eldekiler ile hareket etmek zorunda kalan zihne ferahlık katan bir tanım. Esere estetik bir kaygı ile yaklaşanların endişelerini gidermeye yarayan bir “aygıt”. Objektif gerçekliğin kaynaklarından beslenen bir yazar, film dünyasının gerçeküstü olanı görsel olarak yaratmadaki becerileri ile gücünü birleştirince ortaya çıkan boyut hayalleri bile aşmaya olanak sağlıyor diyebilir miyiz?
Hangi Dünya Daha Güzel?
Evrenin ötesinde gerçekleşen bir savaşın teknolojik içeriklerini gösteren mi daha güzeldir yoksa, dünya savaşlarının siperlerinde hayatlarını basit silahlardan gelen ölümle kaybedenlerin duydukları hisleri anlatmak mı? Hep düşünmüşümdür, bir filmde karşıdakine atılan kurşunun görselliği artık bir haz unsuru mudur? Yönetmen ve yazar işte böyle zorluklardan da geçmek durumundadır. İzleyici de bunlara karşı hazırlıklı olmalıdır. Meselenin basit bir estetik haz olmaktan daha çoğunu da anlattığını anlayabiliriz burada.
Peki En Güzeli?
Kurgu dünyaların zihinlerinde yaşamak mıdır? Yazarın seni manipüle etmesine izin vermek midir? Bir yönetmenin önüne sunduğu renkler ile hayatının renklendirmek midir? Çokça zamanı unutmak ve kendi varlığının ötesine geçmeye çalışmak mıdır? En güzel ve doğru yanıtlardan bazıları da yine sanki yazarların ve yönetmenlerin zihinlerinden gelecekler. Buna her an hazırlıklı olmak gerek.
Comments